Minecraft Hikayesi: Her Şey Nasıl Başladı? - 2. SERİ BAŞLADI ! [Her Şey Nasıl Devam Ediyor?]

AkBeyaz

Ağaç Yumruklayıcı
Mesajlar
14
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
1
Puanları
0
Supersin devam et dostumm
 

DaYCraFT

Ağaç Yumruklayıcı
Mesajlar
13
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
1
Puanları
0
Şuana kadar okuduklarım arasında en iyisi buydu devamını iple çekiyorum
 

DIO

⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Mesajlar
2,947
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
4,607
Puanları
7,200
Ruh hali
@System32 pc başında hikayeyi yazarken;

Deal with it! :lol:
 

DarqKnife

Lapis Toplayıcısı
Mesajlar
1,028
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
684
Puanları
1,090
Sonuna kadar okumadım ama güzel ^_^
 

System32

Demir Madencisi
Mesajlar
260
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
159
Puanları
0
2. SERİ: HER ŞEY NASIL DEVAM EDİYOR?

1. BÖLÜM

Endie, Steve'i eve getirmişti. Yorgundu. Zar zor "Brine'ı öldürmeliyiz. So-sonsuza kadar saklanamayız." diyebildi. Sonra derin bir nefes almayı denedi, ancak bu hareketi yarım kaldı. Yüksek sesle çığlık attı. Mor kan fışkırıyordu. Steve neler olduğunu anlamamıştı. Sonra çok tanıdık birinin sesi geldi: "İşte bu konuda çok haklısın."

Brine'dı bu. Birden kendini gösterdi. Yumruğunu Endie'nin karnından geçirmişti. Endie bağırdı: "Steve, KAÇ!"

Steve "Seni bırakamam." derdi, ama Endie zaten ölüm döşeğindeydi. Hemen içeri koştu. Babasının arabası ile kaçacaktı. Anahtarı her zaman vitrine koyardı. Anahtarı gördü ama tam o anda soğuk ve korkunç bir ses yükseldi: "Kaçamazsın." Steve bir anda vitrine yapıştırıldı. Brine görünmez olmuştu. Suratına tekme yedi sonra. Steve soğukkanlı olmaya çalışıp yavaşça anahtarı aldı. Sonra anahtarı rastgele havaya sapladı. Sonra yine o korkunç ses yükseldi: "Hah-haa!" Sonra Steve, odanın diğer ucunda tavana fırladı. Aşağı düşünce Steve'in canı inanılmaz yanıyordu. Brine sonra onu yine kucağına aldı. Tam fırlatacakken Steve anahtarı yine rastgele sapladı. Bu defa başarılı olmuştu. Brine görünmezliğini kaybetti, çığlık atıp yere serildi. Steve tabana kuvvet kaçmaya başladı. Brine daha çok sinirlenmişti.

Steve binadan hemen çıktı. (1. kattaydılar) babasının arabası hemen binanın karşısındaydı. Hemen arabaya binip motoru çalıştırdı ve polislerin onu yakalamamasını umdu. Gaza bastı ve fırladı. Sağa dönüp caddeye girince vites değiştirip daha da hızlandı. Sonra olan bir şey, zaten son sürat atan Steve'in kalbini daha da hızlandırdı. Brine kaldırımda ona bakıyordu. Brine'ı son sürat geçti. Sonra yine aynısı oldu. Bu defa gülüyordu. Steve derin derin nefes almaya başladı. Sonra yine Brine'ın sesi geldi. Ama bu defa öyle korkunç değildi ve arka koltuktan geliyordu: "Çok soğukkanlısın." Steve dikiz aynasına baktı ve Brine'ı gördüğünde birden frene bastı. Biraz cama doğru fırladı ama elleriyle son anda kafasını cama gömmekten kurtardı. Sonra yine arka koltuğa baktığında Brine orada değildi. Arabanın kapısını caddenin ortasında yavaşça açtı. Tam dışarı çıkmışken Brine yanında belirdi ve Steve'e tekme atıp onu yere serdi. Brine önüne eğilince Steve onun suratına bir yumruk indirdi, sonra da bacaklarına tekme attı. Böylece elinden kurtulduktan sonra hızlıca arabaya binip direksiyonu döndürdü. Brine, çok sinirliydi, gözleri kırmızıya dönmüştü. Steve sonra gaza bastı ve direksiyonu biraz daha döndürüp arabanın Brine'a vuracağından emin oldu. Sonra gaza daha çok bastı ve Brine ile birlikte duvara da toslayacağını göze almış bir halde Brine'a lanet okudu.

Sonra ne mi oldu dersiniz?

Araba Brine'a hiçbir şey yapamadı! Brine sanki hayalet gibiydi: Brine'ın belden aşağısı arabanın kaportasının içindeydi! Sonra elini kaldırdı ve şoke olmuş olan Steve'in boynunu tuttu. Steve, Brine gibi hayalet tarzı bir şey değildi. Araba çok hızlıydı ve Brine, Steve'in boynunu tutarak arabayla birlikte gitmesini engellemişti. Steve'in bedeni koltuğunu parçaladı, sonra arka koltukları, sonra arabanın bagajını... Tabii bunlar olurken Steve'in bedeni de adeta parçalanıyordu. Araba duvara tosladığında arabada Steve'in bedeni şeklinde del,kler açılmıştı ve Steve kan içindeydi. Steve donakalmıştı. Sonra Brine, Steve'i sertçe yere attı, ayağıyla suratını ezdi ve sonra yükseğe zıplayıp yumruğuyla Steve'in karnına aşırı sert bir şekilde geçirerek Steve'in tüm yediklerini kusturdu. Sonrasında Steve bayılmıştı. Kanlar içinde bir ölü gibi duruyordu.
 

System32

Demir Madencisi
Mesajlar
260
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
159
Puanları
0
BÖLÜM 2

Steve karanlık bir yerde uyandı. Gözünü açtığından emin bile olamayacak kadar karanlıktı burası. Nereye baksa karanlıktı. Cebinden telefonunu çıkardı ve kameraya girip flaşı "sürekli açık"a ayarladı. Olduğu yerde hiçbir şey yoktu. Aynı derecede karanlık olan yattığı yere dokundu. Çok sertti. "Burası da neresi?" diye geçirdi aklından. Ayağa kalktı ve yürümeye başladı. Hiçbir şey yoktu. Sadece kendisi vardı. Başını yukarı kaldırdı ve tepde güneşin veya ayın olmadığını fark etti. "Kimse var mı?" diye bağırdı yüksek sesle. Sesi yankılandı. Birkaç saniye bekledi ve hiçbir cevap alamadı Steve. Biraz daha yürüdü. Birkaç saniye sonra bir yere çarptı. Eğildi ve yer ile bu çarptığı duvarın bitiştiği köşeye dokundu. Tam tersine doğru yürümeye başladı sonra. Biraz gittiğinde orada da bir duvar olduğunu fark etti. Kapkaranlık bir odanın içindeydi! Olduğu yere oturdu. "BİRİ BENİ BURADAN ÇIKARSIN!" diye bağırdı. Sonra yumruk yaptığı elini son sürat zemine vurdu. Tuhaf bir şey olmuştu: Elini vurduğu yer çatladı ve çıkan iz parladı. Birkaç saniye sonra o izin etrafında küçük bir kare belirdi ve o karenin içinde kalan sert taşın tümü parladı. Sonra bir patlama sesi çıktı ve parlayan bölüm kırıldı. Oranın altı da karanlıktı. Steve şaşırmıştı. Aynı hareketi başka bir yere yaptı ve yine aynısı oldu. Ama bu defa yumruğunun izi oluşan karenin tam ortasında değildi. Steve sonunda bu odanın tamamen siyah küp taşlardan oluştuğunu ve bir siyah küp taşın neresine yumruk atarsa atsın küp taşın kırıldığını anladı. Steve açılan deliğe elini soktu ama boşlukla karşılaştı. Sonra eliyle alttan, üzerinde olduğu küp taşı kavradı. Sonra Steve aşağıya doğru "KİMSE VAR MI?" diye bağırdı. Birkaç saniye sonra aşağısını daha çok görmek için iyice aşağya doğru eğildi. Ama dengesini kaybetti ve boşluktan kendisi de düştü.

Steve yine karanlık olan "hiçliğe" doğru düşerken kız gibi çığlık attı. Ama birkaç saniye sonra düşerken gürültüler duymaya başladı. Birkaç saniye daha geçince bu gürültüler Steve'in kendi çığlığını bastırmaya başlamıştı. Steve'in duyduğu bu ses hayatı boyunca hiç duymadığı bir sesti. Sonra ileride kırmızı bir parıltı gördü. O parıltıya doğru düşüyordu ama onu ıskaladı. Sonra milyonlarca kırmızı parıltının olduğunu gördü. Ama yakınına gelince bunlar beyaza dönüyordu. İlk ıskaladığı kırmızı parıltı beyaza dönüşmemişti ama. Sonunda beyaza dönüşen bir parıltının içinden geçmişti ama bu hiçbir işe yaramadı. Biraz daha düşünce ileride yine bir kırmızılık gördü. Ama bu daha büyüktü. Işık saçıyordu ve parıltıya benzemiyordu. Biraz daha yaklaşınca Steve, bunun bir duvar olduğunu anladı. Ona çok yaklaşınca o da beyaz oldu. Ama üzerinde şimşekler belirdi. Bir anda o duvara yapıştı Steve. Burnu bile kanamamıştı ama canı İNANILMAZ yanıyordu. Acıdan bayıldı.

Kaç gün baygın kaldığını bilmeyen Steve uyandı. Zar zor ayağa kalktı. Burnu bile kanamamıştı. Bu nasıl olabilirdi ki? O kadar yüksekten düşmüştü! Yakınında olduğu için bembeyaz olmuş olan bu duvarın üzerinde beliren siyah şimşekler Steve'in üzerine de geliyordu. Ama bir etkileri yoktu. Steve duvarı kırmak için aynı yöntemi denedi. Ama bu defa hiçbir şey olmamıştı. "BURAYA KADAR MIYDI YANİ?!" diye bağırdı Steve. Yine yürümeye başladı. Sonra yukarıda karşılaştığının aynısı olan siyah küp taş duvarı ile karşılaştı. Ama arkasında yine şimşekli beyaz duvar vardı. "Acaba en yukarıda bir şey mi vardı?" diye düşündü Steve. Blokları kıra kıra kendine bir merdiven yapabilirdi. O bloklardan birine sertçe vurdu ve kırmayı başardı. Bu defa blok yok olmadı, parçalandı. Parçalarından birini eline aldı Steve. Elinde inceledi. Hiçbir şeye benzemiyordu. Sonra o parçayla şimşekli beyaz duvara sertçe vurunca son sürat geri sıçratıldı. O beyaz duvarın yine bir blok olduğunu fark etti Steve. Çünkü aynı bu siyah bloklar gibi etrafında kare oluşmuştu. Sonra yine bir patlama sesiyle parçalandı blok. Steve aynı şekilde oradan da aşağıya baktı. Bir morlık vardı. Ve çok yakındaydı. "Bir şey kaybetmem." diye düşündü Steve ve atladı. Morluğa değdiği anda kendini su altında buldu.
 

System32

Demir Madencisi
Mesajlar
260
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
159
Puanları
0
Devamı geliyor :) birazcık bekle.[DOUBLEPOST=1410015921,1408052815][/DOUBLEPOST]Evet, birazcık bekle demiştim ama gerçekten çok uzun zaman geçti. Üzgünüm, foruma pek vakit ayıramadım bu süreç içerisinde. Her neyse.

BÖLÜM 3

Buz gibi su Steve'de şok etkisi yaratmıştı. Yukarı yüzmek için kollarını hareket ettirmeye çalıştı ama kollarına zincir bağlıydı. Bacakları da öyleydi. Kollarını kurtarmaya çalıştı ama hiçbir şey yapamadı. Ama çok tuhaf bir şekilde boğulmuyordu. Birkaç dakika boyunca öylece bekledi. Sonra çok tuhaf bir şey daha oldu; kolu birden bire kanamaya başladı. Steve olaylarda herhangi bir mantık bulamıyordu. Sonra tişörtü biden bire parçalanınca daha da fazla korktu. Sonra göğsünde kocaman bir çizik oluşunca çığlık atayım derken su yuttu. Bir gıdırdama sesi geldi ve çizik derinleşti. Steve habire sallanıyordu. Bu gıcırtı sesi ve yaranın derinleşmesi sürdü. (Tabii ki Steve'in çektiği acı kelimelerle anlatılamazdı.) Göğüs kafesi de geçildiğinde tabii ki sıra kalbindeydi. Kalbinin parçalanışını Steve birkaç saniye boyunda canlı canlı izledi. İçinde olduğu su tabii ki de artık kırmızı renkteydi. Sonrasında zaten Steve bir kez daha ölmüştü. Steve öldükten sonra vücudu tamamen ikiye ayrılana dek bu işlemler sürdü.

Steve başka bir yerde yeniden doğdu. Bu defa işlek bir meydandaydı, insanlar Steve'in yerde yatmasını umursamadan yanından geçip gidiyorlardı. Sanki her şey normal gibiydi ve Steve artık gerçek hayata geri döndüğünü düşündü. Taa ki yukarıya bakana dek. Gökyüzü kırmızıydı. Ve başka hiçbir şey yoktu. Sadece kırmızı... Ama insanlar bunu umursamıyorlardı. Steve ayağa kalktı ve yürümeye başladı. Karnı da acıkmıştı, ama "Burada ne olabilir ki" diye düşünüyordu. Ama bir sokağa saptıığında gördüğü hamburgerci bu fikrini değiştirdi. Hamburgerciye girmeden önce yine acı içinde ölebilme ihtimali aklına geldi. Burada büyük ihtimalle insanlar tarafından öldürülecekti, kendine bir silah bulmalıydı. Şansına yanından, içinde eski şeyler olan bir el arabası taşıyan bir adam geçiyordu. El arabasının içinde bir tornavida vardı. El arabası yanından geçmeden önce kimseye çaktırmadan hızlıca tornavidayı alıp cebine attı. Sakin görünmeye çalıştı ve hamburgerciye girdi. Siparişini verdi ve parasını verdi. Ama adam parayı alıp şöyle bir baktı, kaşlarını çattı ve anında Steve'e bir yumruk attı. Steve ise bu yumruğu harika bir biçimde savuşturdu. Adamın gözleri birden bembeyaz olmuştu. "Brine..." diye mırıldandı Steve. Etrafına bakınca herkesin gözlerinin birden beyazlaştığını ve Steve'e doğru kaşlarını çattıklarını gördü. Cebindeki tornavidayı çıkarmak için elini cebine atınca birden herkes ayaklandı ve Steve'e doğru hızla ilerlemeye başladı. Steve hemen tornavidayı çıkardı ve tehditkar bir biçimde önünde salladı. Burada en az birkaç kişiyi öldüreceğinden emindi. Tüm restoran Steve'e doğru hızla atıldı. Steve zayıf görünenleri sol yumruğuyla sersemletip karnına tekme atarak yere yapıştırdı. Çetin cevizleri ise bu şekilde etkisiz hale getiremeyeceğini bildiği için tornavidasını karınlarına ve göğüslerine sertçe saplayarak etkisiz hale getirdi. Sonra birden bire 5-6 polis arabasının restoranı çevrelediğini gördü. Tek bir tornavidayla o kadar silahlı polise karşı koyamazdı. Restoranın mutfağına daldı. "Mutlaka bir arka kapı falan olmalı" diye düşündü. Steve sandığından daha iyi dövüşüyordu, önüne gelen her beyaz gözlüyü yatekmeyle ya da tornavidayla hallediyordu. Derken durup etrafına bakınırken bir beyaz gözlü Steve'in üzerine koca bir kove kızgın yağ dökmeye çalışınca Steve hemen adamın kanına tekmeyi bastı. Yere düşen kovayı alıp adamın üzerine boşaltmayı da ihmal etmedi. Beyaz gözlünün çığlıkları içinde etrafı incelemeye devam eden Steve, bir süre sonra bir havalandırma gördü. Ama tavandaydı. Hemen bir sandalye alıp havalandırma borusuna tırmandı. Aşağıda ıçeri dalan polislerin seslerini duyabiliyordu. Tabii ki Steve'in havalandırma borusundan kaçtığını anlamışlardı. Steve borunun sonuna ulaştığında havalandırma çıkışındaki vidaları tornavidasıyla güzelce söktü ve hemen dışarı atladı. Steve'in şansına hamburgercinin olduğu sokakta tüm binalar birbirine yapışıktı, yani polisler hamburgercinin arkasına geçebilmek için önce sokağın sonuna ulaşmalılardı. Bir binaya yaslanmış olan bir bisiklet vardı ve Steve bunu kapıp son sürat uzaklaştı. Ama polisler yolunu kapatmışlardı ve Steve arkasından da polislerin geldiğini gördü. Mecburen ellerini kaldırdı. Gerçek olmayan bir dünyada muhtemelen ölene kadar hapis olacaktı. Ama polisler onu tutuklamadılar, bir polis eline silahını aldı ve Steve'in kafasına ateş etti.
 

Exci

Ağaç Yumruklayıcı
Mesajlar
39
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
19
Puanları
0
En başından okudum 1 saat içerisinde. Harika, hatta inanılmaz bir hikaye olmuş :D
 

Üst