Endie de duymuştu: "Ne dört günü?" Steve aleacele yanıtladı: "Basbaya dört gün! Annemler dört gün sonra gelecekler!" Brine kırmızı taşları televizyonun üzerinde bıraktı ve somurta somurta kapıya yöneldi. Sonra ışınlanabildiği aklına gelince ışınlandı. Endie konuştu: "Nereye gittiğini biliyorum, bekle Steve." Sonra o da gitti. Steve'in de canı sıkılmıştı. Kırmızı taşlarla çalışan televizyonu izlemeye başladı. Ancak moralini düzelten bir şey oldu: Televizyon kilitli kanalları gösteriyordu! "Kesin bu kırmızı şeylerin işi." diye düşündü Steve. Öyleydi, ancak bu kırmızı taşların gücü tehlikleli derecede fazlaydı.
Endie, Brine'ın yanına geldi ve konuştu: "Böyle davranarak son dört günü de mahvetmiş olursun." Sonra ekledi: "Kızıltaşları ona verdin, değil mi?" Brine yanıtladı: "Televizyonun üzerinde bıraktım." Ancak birkaç saniye sonra somurtkan yüz ifadesi geçip yerini endişeye bıraktı: "TELEVİZYONUN ÜZERİNDE BIRAKTIM! Endie, ÇABUK EVE!" Endie "Niye?" diyemeden Brine ışınlandı ve Endie de arkasından gelmek zorunda kaldı.
Steve, mutfakta kendine Milkshake hazırlıyordu. Brine "Televizyon hala açık mı?" diye sordu endişeyle. Steve olumlu yanıt verdi ve Brine bunun üzerine hemen salona koştu. Steve de salona girdiğinde her yer kırmızı ışıkla doluydu, kırmızı taş çok parlıyordu ve Brine, "Olamaz!" diye haykırıp taşları hemen camdan fırlattı. Taşlar fazla uzaklaşamadan patladı.
Camlar parçalandı ve parçalarından biri Steve'in alnını çizip kanattı. Duvarlar hafiften çatladı, evdeki her şey geriye doğru uçtu. Her yer kırmızı renge büründü. Patlamanın etkisi çok sürmedi ama özellikle Steve'in apartmanını fazlasıyla etkiledi. Komşular çıldırdılar, mahalleli sokağa döküldü.
Not: Bu bölüm biraz kısa oldu ama yarın devamını yazacağım.