Güzel mi?

  • Evet

    Kullanılan: 17 89.5%
  • Hayır

    Kullanılan: 2 10.5%

  • Kullanılan toplam oy
    19

crayzcraft

Ağaç Yumruklayıcı
Mesajlar
17
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
1
Puanları
0
gerçekten güzel ve bonus bölüm gelirse sevinirim :)
 

ZereftheBlackMage

Demir Madencisi
Mesajlar
308
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
330
Puanları
0
Arkadaşlar belli bir süredir müsait değildim. Ayrıca dün bir bölüm yazmıştım ama yanlışıkla sildim. :( Maalesef geri de alamadım. [Ctrl+z de işe yaramadı] Zaten çok güzel olmamıştı. Pek istediğim gibi değildi. Neyse gelelim bonus bölüme. Bu HB'nin geçmişi ile ilgili olacak.




Bonus Bölüm : Düşen Krallık [1.Bölüm (Bu öyle 4 bölüm gibi olmayacak, en fazla 2 bölüm)]



Saat sabah sekiz sularıydı. Güneş çoktan doğmuştu. Ben General Brine. Kral Markus’un verdiği bir görev üzerine ben ve üç diğer asker ile yola koyulmuştuk. Binbaşıydılar. Savaş olmayacağı düşünülen bir görev olduğu için böyle azdık. Görevimiz Yıkık Harabeleri aramaktı.


Orayı görmeye başlamıştım. Ama maalesef biz yaklaşırken, harabelerin etrafını sarmış bir sis daha da yoğunlaşıyordu. “Yavaşlayalım!” dedim. Önümüzü çok net göremezken, atları hızlı süremezdik. Sisin arasından bir adam göründü. Anlaşılan bize saldırmıyordu. Onunla ben konuşacaktım. Attan indim. Adama yaklaştım. Adam söze başladı “Gidin buradan!” Çok can alıcı konuşmuştu. “Ama-…” dedim ki adam sözümü böldü. “Gidin buradan!” dedi. Sesini yükseltmişti. “Bayım biz-…” derken yine yarıda bıraktı. “Daha söylenen bir kelimeyi anlamayan insanlar, nasıl burada hayatta kalacaklar!!!” dedi bağırarak. Bu iş böyle çözülemeyecekti. “Ben krallıktan iki günlük yol aldım ve buraya kadar geldim, şimdi siz sebebini bile söylemeden beni durduruyor musunuz?!” diye aynı şekilde karşılık verdim. Adam konuşmaya başladı. “Karanlık yeniden doğarken siz neye güveniyorsunuz. Dünyanın çeşitli yerlerinde ortaya çıkarken. Buraya da saldırdı. Bu harabeler eskilerden kalma bir kaleydi. Dört bin yıldır yıkılmamıştı. O gün, o gün biri geldi. Tek kişiydi. Karanlığın askerlerinden sadece bir kişi bunu yaptı! Etrafında bir sis oluşturuyor, bununla gizleniyordu. Buraya geldiği anda, bütün kale sisle kaplandı. Ve sadece bir saat sonra kale, bu harabelere döndü.” dedi. “Hâlâ kılıcına güveniyor musun?” Karanlık… bu da neydi? “Evet güveniyorum! Bu kılıç beni binlerce kez ölümden kurtardı. Bu kılıç, benim askerliğimden beri kullandığım tek güven kaynağımdı. Onu tutarken cesaretleniyordum. Kendimi güçlü hissediyordum. Ve şimdi gelip sen de bu kılıca öylece laf atamazsın. O adamı öldürüp, sana gücümü göstereceğim. İster karanlık olsun, ister çok daha korkunç bir kötülük, aydınlığı saçan bir yüreğimiz, cesaretimiz oldukça bize karşı çıkabilecek engel yoktur. Saklansan bile er yada geç öleceğini biliyorsan, o zaman niye savaşarak ölmeyi seçmiyorsun? Korkulu bir hayat ile yaşamak mı istersin, sonunda birilerinin koruduğunu bilerek mutlu bir şekilde ölmek mi?!


O adamın korkusu ile kaç yıl geçirdin. Evinin uzaklarında, bu kamp alanında yaşadın. Her gün ölmeyi mi seçeceksin, yoksa bir kez ölmeyi mi? Eğer hâlâ kaçmayı seçeceksen kendin bilir. Ama bize asla mani olamazsın!” dedim. Nutuk yapmakta pek iyi olmadığımı biliyordum ama umarım işe yarar. “Geçebilirsiniz! Ama ben hâlâ burada kalacağım. İyi şanslar. Şansa ihtiyacınız olacak!” dedi. Karanlık… Krallığın veliahtının ölümü…Yoksa bağlantılılar mı? Prens Jason her gece birini gördüğünden bahsetmişti. Odasında. Kurtulmak istiyormuş. Ne zaman başka bir yerde yatmayı denese, yine yanına geliyormuş. Bunu bana güvendiği için babası anlatmıştı. Bu yaratık; karanlık bir boşluk gibiymiş. İnsana benzemiyormuş. Daha uzunmuş. Sanırım iki metre. Bir gölge gibiymiş. Her gece ona anlamadığı bir dille, bir şeyler fısıldıyormuş. En sonunda Prens ******* etmiş. Markus’a hep güvenirim. Ama o gün yalam söylemişti. Prens ******* falan etmedi. O yaratığı zaten prens çağırmıştı. Şimdi düşününce parçalar birleşiyordu. Prens, karanlık, gölge… Prens aslında yıllar önce karanlığa kapılmıştı. Ama bu imkansız. Hayır. Prens, babasından bir görev istemişti. Kendisi gitmek için. Derinlere ulaşan bir mağarada, 10 adet kara taşı toplama. Obsidyen taşı… Yoksa! Kralı uyarmalıydım. “Görev iptal edildi! Acil kralı bulmalıyız. Şu anda çok büyük bir tehlikede!” dedim. Geri döndük. Gitmeye başladık. Tam o sırada önümüze bir adam çıktı.Biraz büyük, çelik bir kılıcı vardı. Sisten yüzü zor gözüküyordu. “Hayır! Önce niye beni geçmeyi denemiyorsun? Bu oydu. Bahsettiği adam. “Beşinize karşı ben ha? Yeterince adil.” Onla savaşmaya zamanım yoktu. “Neden kralı bulup haber vereceğine direkt beni durdurmuyorsun?” dedi. Biraz daha yaklaştığımda… Prens! “Hahaha! Brine! Yalanlara inanmayacağını biliyordum. Ama bana mani olamayacaksın. Babamın yanlış kararları aldığını göremiyor musun? Gece onunla konuşuyordum. 303! Her gece planlar kuruyordum. Ama sen bunları bilecek kadar yaşayamayacaksın!” dedi ve saldırıya geçti. Çok hızlıydı. Karanlık… Sonum kesinlikle böyle olmayacaktı! Karanlığı yenecektim. Söz verdiğim gibi.


Ve bu bölüm de bitti. Okuduğunuz için teşekkürler.



 

ZereftheBlackMage

Demir Madencisi
Mesajlar
308
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
330
Puanları
0
3 e kadar okudum gerisini üşendim
Sonunda ne oluyo sölesene sana yeşil boya döktükleri için mi yeşil oluyon
Biri şunu oxford üniversitesine alsın.
Bizim adam 303 oluyor. Hafızasını kaybediyor. Zombiye dönüşüyor. Aslında istediği moba dönüşüyor. Sonunda Herobrine ve 303 savaşıyor. HB ölüyor. Ama Steve'in ruhuna giriyor. Steve de 303'e karşı çıkıyor. [Not: Ama başında 301 diyordu. O başka bir şey]
 

Olcay54

Ağaç Yumruklayıcı
Mesajlar
11
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
1
Puanları
0
ya çok güzel bu :D devamı gelsin :ölüm::sinsi::yıkıl:
 

PwParadox

Konun için düşüncem profil kapağımda
Mesajlar
1,073
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
1,740
Puanları
3,280
Demek the game theorists izliyorsun he (ilk bölümden anladım)
 

Uchiha_Madara

Demir Madencisi
Mesajlar
298
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
1,109
Puanları
0
Hep yeni bölümü unutuyorum ha. 1 ay oldu. Neyse yakında gelir yeni bölüm. Hala okuyan varsa tabii :/ Okuyanlar yorum yazsın lütfen.
 

Üst