1 Yıl 40 Mesaj ...

MrPolat

Altın Madencisi
Mesajlar
354
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
248
Puanları
790
Ruh hali
Beyler foruma katılalı yarın (6 eylül) tam 1 yıl oluyor ve toplam 40 mesaj Marangoz ... sizce sorunum ne xD
 


MrPolat

Altın Madencisi
Mesajlar
354
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
248
Puanları
790
Ruh hali
Yorum atacak konu olmayınca saçmalamakta istemiyorum açıkçası java,skrit,plugin bilgileri 0 ^^
 

KaanGunlu

Işık Taşı Madencisi
Mesajlar
3,239
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
4,843
Puanları
6,840
Neden korkarız? Yılanlardan, yükseklikten, ölümden vs. Çoğu insan, bunlardan daha çok, başka insanlar önünde konuşmaktan korkar. Ülkemizde maalesef bir korku kültürü var (büyüklerin önünde konuşma), neredeyse korkmamız gerektiğine inanıyoruz. Belki sürekli sus, büyüklerin önünde konuşma dendiğinden susmaya alışmışız. Halbuki konuşma, kişisel ve profesyonel hayatımızda başarı ile yüksek korelasyon taşımaktadır, yani kendini anlatabilen insanlar daha başarılı olmaktadırlar. Konu ingilizce konuşma işine gelince de aynı problem ortaya çıkmakta, insanlar bir türlü kendine güvenememektedir. Sus konusma demek neredeyse adet olduğundan, insanlarda çocukken konuşmamaya şartlanmışlar.

Konuşma kabiliyeti çok çeşitli yerlerde gerekir: iş görüşmeleri toplantılar, kurullar, resmi seminerler ve aşk/evlilik hayatı: özellikle evlilik ve aşk hayatında heyecanlanmadan konuşmanın çok faydası var.

Stresten-utangaçlıktan kurtulmak ve konuşma kabiliyetini arttırmak için korkularımızın sebebini bilmemiz yeterli olmaktadır.

İnsanlar önünde konuşmak, normalde stresli değildir, fakat maalesef çoğu insan, hayatın kendisinin stresli olduğuna inanır. Bu yönden doğu ve batı toplumları arası büyük bir fark vardır. Dikkat ediniz, müziklerde kullanılan çalgılarda bile bu fark göze çarpar, doğu toplumlarında ney, kaval vs hep yere bakarken batı toplumlarındaki saksofon vs. hep havaya bakmakta, daha neşeli bir tonla çalmaktadır.

Herhangi bir strese karşı, hayatın kendisinin stresli olmadığını öğrenmek şarttır. Kamuya konuşan birçok insan, başta stresli iken, bunu yenmeyi öğrendiler, mesela eminim ki Süleyman Demirel bu işe ilk başladığı zaman stresi üstünde hissetmiştir.

Peki konuşma yapabilmek için çok zeki yada mükemmel olmak mi gereklidir? Zekanız ortalamanın altında bile olsa, telaşlı bile olsanız, insanlara konuşmakta başarılı olabilirsiniz, bütün bunlar başarıyı nasıl tanımladığınıza bağlıdır.
Çoğu dinleyici affedicidir; slaytlar düşebilir, sırası karışabilir ve dinleyici aslında sizi bağışlar. Günlerce çalışsanız bile, bu sizi daha telaşlı ve başarısız yapabilir. Konuşmayı mükemmel hale getirmeye çalışmak konuşmanızın bozulmasına sebep olabilir.

İlk seminerimi Amerika da, spring break (1 haftalık bahar tatili) sonrası sadece hafta sonu çalışarak hazırlamıştım ve bütün hocalarım çok beğenmişti. İkinci seminerimde bir hafta boyunca çalışma imkanım oldu fakat o ilk seminerde ki kadar rahat ve başarılı olamamıştım. Konuşmanız sırasında bayılsanız bile, dinleyici sıkılmadıysa, ayrılırken bir şeyler öğrenmiş (“Take Home” mesaj) ve güzel zaman geçirmiş hissederse, en başarılı sizsiniz! İnsanları eleştirseniz bile, onlara faydalı olduğunuzu hissederlerse, başarılısınız.

İki-Üç önemli fikir yeterli

Dinleyicilere uzun uzun ansiklopedik bilgiler vermek hem konuşan için zor, hem de dinleyiciler için sıkıcıdır. İki üç, hatta sadece bir tane önemli başlık altında bilgileri vermek yeterlidir. Birçok çalışma tarafından gösterilmiştir ki dinleyiciler, anlatılan ayrıntıların-rakamların çok az bir kısmını hatırlar.

İşi yapmak için doğru amaç önemli

Bilinç altından konuşmacılar onay almayı bekler, içimizdeki Gaffur sürekli beni beğeniyor musunuz diye sorup durur. İzleyicilerin amacı sizi onaylamak değil, sizden bir şeyler almaktır. Sizin amacınız ise ALMAK DEĞİL, VERMEKTIR. Amaç almaksa, yani kendini beğendirmekse, bir kişi bile sizi beğenmese, uyusa, erken ayrılsa, sert konuşsa stres olursunuz. Adam gece uyumamıştır, acil işi vardır, başka bir durum vardır, amacınız almak olursa herhangi birinin bu şekilde bir hali sizi çok rahatsız eder.

Kötü bir seminer ise bir grup size sempati duyar, bir grup sert şekilde eleştirir, çok başarılı olsanız bile sizi kıskanıp eleştirenler çıkabilir. İnsan doğası böyledir, bir grupta farklı düşünceler, yargılar vardır. Dünyanın en iyi isini bile yapsanız sizi eleştirenler çıkacaktır. Bunlar ormana gittiğinizde veya doğaya çıktığınızda sizi ısıran sivrisineklere benzerler, eminim kimse sivrisinek ısırmasından korktuğu için ormana gitmekten veya doğaya çıkmaktan vazgeçmek istemez. Aynı şekilde, sırf eleştri almamak için konuşma yapmaktan korkmak doğru olmaz, bu sivrisinek ısırıkları siz çok mükemmel olsanız bile gelebilir.

Herkesin sizi onaylamasını sağlamaya çalışmak yanlıştır. Hiçbir konuşmacı, dinleyicilerinin %100 u tarafından beğenilmez. Burada önemli olan, işi yapmak için amacı doğru belirlemektir. Seminer-konuşma doğru yapılırsa daha fazla imkan, saygı vs getirebilir fakat bu işi yaparken amacınız bu değil, bir şeyler vermek olmalıdır. Bir şeyler vermek çoğu zaman stressizdir, mutlu bir iştir. Seminerinizi verirken herkese birer milyar lira dağıttığınızı düşünün; almak istemeyenler artık sizi üzmez.

Kendinizi başarılı konuşmacılarla özdeşleştirmeyin. Hayalimizde başarılı konuşmacılara özenir ve onlar gibi mükemmel olmaya çalışırız, ki bu stres yaratıcı bir faktördür! Bu insanlar başkaları gibi olmaya özenerek değil, kendileri gibi olarak iyi konuşmacı oldular, ve bunun da ne kadar zevkli bir iş olduğunu keşfettiler. Böyle konuşmalar yapmak çok zevklidir, çünkü sadece kendiniz olabilirsiniz, mikrofon sizde, bütün söz sizdedir, ve bu da normal hayatta oldukça nadirdir, çoğu zaman karşımızdakini dinlemek zorunda kalırız. Espriler yapabilirim, şefkatli veya sert olabilirim, aradaki duvarlar kaldırılır, aklıma geleni söyleyebilirim.

Kompleks sahibi insan kendisi ile dalga geçemez, diğerleri espri yaparsa da sinirlenir ve stres olur !

1998 yılında Arkansas da American Society of Animal Science toplantısında tezimle ilgili seminer verecektim ve tam sıra benim konuşmama gelince tepegözün lambası patladı (o zamanlar daha projektör sunumları yaygınlaşmamıştı). Ben de kendimle dalga geçerek iste danışman hocam bana bilgisayar aldı ve onu da böyle çökerttim dedim; dinleyicilerin çok hoşuna gitti, herkes güldü. Böylece ben de rahatladım ve heyecansız şekilde seminerimi verdim.

Espri kabiliyeti yoksa bile seminer türü yerlerde insanlar gülmeye daha yatkındır. Herkesin başka stili vardır, fakat belli taktikleri herkes kullanabilir. Alçak gönüllülük insanlara zayıf taraflarınızı, yanlışlarınızı kabul edip göstermekle olur, izleyicileri de sizi de rahatlatır. Paradoks ama, kendiniz aleyhinde şahitlik ederek daha çok saygı kazanırsınız.

Espri kabiliyeti ve alçakgönüllülük beraber kullanılabilir. Kendiniz hakkında esprili bir hikaye anlatabilirsiniz (Arkansas).

Korkularımıza başka bir sebep de mükemmeliyetçiliktir. Konuşma sırasında “kötü” bir şey olması aslında imkansızdır. Olan her “kötü” şey, avantaja kullanılabilir. Birisi çekip gitmeye kalkarsa ya yanlış odaya gelmiştir, yanlış konu vardır ya da tamamen alakasız herhangi bir sebep olabilir. Gitmeye çalışana benim konuşmam sizi rahatsız mi etti diye sorulabilir ve bunun sonucu da geri kalanlar sizin hakkınızda daha iyi düşünür. Herkes giderse, gelecek seminer için anektod olur: "Geçen sefer 10 dakikada herkesi gönderdim, bakalım rekor ne olacak?" diyebilirsiniz.

Zor sorular sorulabilir, kötü tarzda konuşulabilir. Böylece zor sorular soranlarla nasıl başedileceğini öğrenmiş olursunuz. Amerika da iken Tonight show with Jay Leno diye bir talk show vardı ve sunucu Jay Leno, "you suck", yani çok berbatsın diyen birine "thank you sir", yani teşekkür ederim efendim demişti. Sinirlenip seyircinin üstüne gitmeye kalksa herkes çok kotu etkilenir ve konuşması güme gitmiş olur.

Dinleyicinin davranışını siz kontrol etmiyorsunuz

Birisi bilerek rahatsız edici davranmıyorsa, dinleyicileri kontrol etme lüksünüz yoktur. Birisi uyuyorsa, gazete okuyorsa, arkadaşı ile konuşuyorsa dert etmeyin, kendi düşüncelerinizi, slaytlarınızı ve odanın durumunu kontrol edin.
Hayatta da durum aynıdır, insanları (eş, kardeş, arkadaş, sevgili vs) kontrol etmeye çalışmak en büyük stres kaynaklarındandır. Ne zamanki karşınızdakini kontrol etmeye çalışmaktan vaz geçersiniz, üzerinizden büyük bir yük kalkar. Bir de benim öğrendiğim başka bir teknik de, yakınınızdaki birinin yanlış bir iş yaptığını düşünüyorsanız, ona hemen yaptığı anda söylemeyin, bir iki gün bekleyin ve alakasız bir durumda iken söyleyin, tabii yalnız olmanız şart; çok daha etkili oluyor :)

Genel olarak daha çok hazırlık, daha kötü konuşma demektir. Eğer yanlış amaçla hareket ediyorsanız, çok fazla şey yapmaya çalışıyorsanız, herkesin sizi alkışlamasını istiyorsanız, sürekli kötü bir şeyler olacağından çekiniyorsanız, seminerinizi hazırlamak için çok fazla zaman harcayıp kendinizi çıldırtabilirsiniz. Böyle bir durumda, ne kadar çok hazırlanırsanız o kadar kötü olur. Esasen dinleyiciler sizden yanadır. Çoğu dinleyicide insanlar önünde konuşma korkusu vardır ve sizin ufak tefek hatalarınızı (dil sürçmesi vs) kolaylıkla unuturlar.

Genel olarak özetlersek, İnsanlar önünde konuşma stresinin sebepleri, insanlar önünde konuşmanın doğal olarak stresli olduğunu düşünmek,
başarmak için çok zeki veya mükemmel olmak gerektiğini düşünmek,
kısa bir seminerde çok fazla bilgi vermeye çalışmak,
yanlış amaçla seminer vermek (vermek yerine almayı düşünmek) ve herkesi memnun etmeye çalışmak,
kendin olmak (kolay) yerine başka konuşmacıları taklit etmeye çalışmak (zor),
kişisel eksiklikleri saklamaya çalışmak ve alçak gönüllü olmamak,
negatif olaylardan korkmak,
yanlış şeyleri kontrol etmeye çalışmak (dinleyicinin davranışları gibi),
hazırlanmak için çok fazla zaman harcamak (kendine güven tesis etmek ve doğal başarı kabiliyetine güvenmek yerine), ve son olarak,
dinleyicilerin, sizi sizden fazla eleştireceğini düşünmek.
-Akın pala.​
 

crafter_alperen

Kızıltaş Madencisi
Mesajlar
612
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
128
Puanları
730
Ruh hali
Ben 4 yili doldurdum da noldu? Binlerce mesajim mi var? Hayir.
 

VIthreon

Voxel Artist
Mesajlar
227
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
347
Puanları
390
Yorum atacak konu olmayınca saçmalamakta istemiyorum açıkçası java,skrit,plugin bilgileri 0 ^^
Küp Sanatı bölümüne bekleriz :)
Forumun en değerli köşelerinden olmasına rağmen yeterli ilgi gösterilmiyor.
 

srbrine

Kömür Madencisi
Mesajlar
121
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
24
Puanları
0
sen benim mesajlara bak 3 yıllık üyeyim şu 1 aydır mesaj atıyorum :)
 

JackWold

Ağır Eleştrici
Mesajlar
376
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
69
Puanları
210
Neden korkarız? Yılanlardan, yükseklikten, ölümden vs. Çoğu insan, bunlardan daha çok, başka insanlar önünde konuşmaktan korkar. Ülkemizde maalesef bir korku kültürü var (büyüklerin önünde konuşma), neredeyse korkmamız gerektiğine inanıyoruz. Belki sürekli sus, büyüklerin önünde konuşma dendiğinden susmaya alışmışız. Halbuki konuşma, kişisel ve profesyonel hayatımızda başarı ile yüksek korelasyon taşımaktadır, yani kendini anlatabilen insanlar daha başarılı olmaktadırlar. Konu ingilizce konuşma işine gelince de aynı problem ortaya çıkmakta, insanlar bir türlü kendine güvenememektedir. Sus konusma demek neredeyse adet olduğundan, insanlarda çocukken konuşmamaya şartlanmışlar.

Konuşma kabiliyeti çok çeşitli yerlerde gerekir: iş görüşmeleri toplantılar, kurullar, resmi seminerler ve aşk/evlilik hayatı: özellikle evlilik ve aşk hayatında heyecanlanmadan konuşmanın çok faydası var.

Stresten-utangaçlıktan kurtulmak ve konuşma kabiliyetini arttırmak için korkularımızın sebebini bilmemiz yeterli olmaktadır.

İnsanlar önünde konuşmak, normalde stresli değildir, fakat maalesef çoğu insan, hayatın kendisinin stresli olduğuna inanır. Bu yönden doğu ve batı toplumları arası büyük bir fark vardır. Dikkat ediniz, müziklerde kullanılan çalgılarda bile bu fark göze çarpar, doğu toplumlarında ney, kaval vs hep yere bakarken batı toplumlarındaki saksofon vs. hep havaya bakmakta, daha neşeli bir tonla çalmaktadır.

Herhangi bir strese karşı, hayatın kendisinin stresli olmadığını öğrenmek şarttır. Kamuya konuşan birçok insan, başta stresli iken, bunu yenmeyi öğrendiler, mesela eminim ki Süleyman Demirel bu işe ilk başladığı zaman stresi üstünde hissetmiştir.

Peki konuşma yapabilmek için çok zeki yada mükemmel olmak mi gereklidir? Zekanız ortalamanın altında bile olsa, telaşlı bile olsanız, insanlara konuşmakta başarılı olabilirsiniz, bütün bunlar başarıyı nasıl tanımladığınıza bağlıdır.
Çoğu dinleyici affedicidir; slaytlar düşebilir, sırası karışabilir ve dinleyici aslında sizi bağışlar. Günlerce çalışsanız bile, bu sizi daha telaşlı ve başarısız yapabilir. Konuşmayı mükemmel hale getirmeye çalışmak konuşmanızın bozulmasına sebep olabilir.

İlk seminerimi Amerika da, spring break (1 haftalık bahar tatili) sonrası sadece hafta sonu çalışarak hazırlamıştım ve bütün hocalarım çok beğenmişti. İkinci seminerimde bir hafta boyunca çalışma imkanım oldu fakat o ilk seminerde ki kadar rahat ve başarılı olamamıştım. Konuşmanız sırasında bayılsanız bile, dinleyici sıkılmadıysa, ayrılırken bir şeyler öğrenmiş (“Take Home” mesaj) ve güzel zaman geçirmiş hissederse, en başarılı sizsiniz! İnsanları eleştirseniz bile, onlara faydalı olduğunuzu hissederlerse, başarılısınız.

İki-Üç önemli fikir yeterli

Dinleyicilere uzun uzun ansiklopedik bilgiler vermek hem konuşan için zor, hem de dinleyiciler için sıkıcıdır. İki üç, hatta sadece bir tane önemli başlık altında bilgileri vermek yeterlidir. Birçok çalışma tarafından gösterilmiştir ki dinleyiciler, anlatılan ayrıntıların-rakamların çok az bir kısmını hatırlar.

İşi yapmak için doğru amaç önemli

Bilinç altından konuşmacılar onay almayı bekler, içimizdeki Gaffur sürekli beni beğeniyor musunuz diye sorup durur. İzleyicilerin amacı sizi onaylamak değil, sizden bir şeyler almaktır. Sizin amacınız ise ALMAK DEĞİL, VERMEKTIR. Amaç almaksa, yani kendini beğendirmekse, bir kişi bile sizi beğenmese, uyusa, erken ayrılsa, sert konuşsa stres olursunuz. Adam gece uyumamıştır, acil işi vardır, başka bir durum vardır, amacınız almak olursa herhangi birinin bu şekilde bir hali sizi çok rahatsız eder.

Kötü bir seminer ise bir grup size sempati duyar, bir grup sert şekilde eleştirir, çok başarılı olsanız bile sizi kıskanıp eleştirenler çıkabilir. İnsan doğası böyledir, bir grupta farklı düşünceler, yargılar vardır. Dünyanın en iyi isini bile yapsanız sizi eleştirenler çıkacaktır. Bunlar ormana gittiğinizde veya doğaya çıktığınızda sizi ısıran sivrisineklere benzerler, eminim kimse sivrisinek ısırmasından korktuğu için ormana gitmekten veya doğaya çıkmaktan vazgeçmek istemez. Aynı şekilde, sırf eleştri almamak için konuşma yapmaktan korkmak doğru olmaz, bu sivrisinek ısırıkları siz çok mükemmel olsanız bile gelebilir.

Herkesin sizi onaylamasını sağlamaya çalışmak yanlıştır. Hiçbir konuşmacı, dinleyicilerinin %100 u tarafından beğenilmez. Burada önemli olan, işi yapmak için amacı doğru belirlemektir. Seminer-konuşma doğru yapılırsa daha fazla imkan, saygı vs getirebilir fakat bu işi yaparken amacınız bu değil, bir şeyler vermek olmalıdır. Bir şeyler vermek çoğu zaman stressizdir, mutlu bir iştir. Seminerinizi verirken herkese birer milyar lira dağıttığınızı düşünün; almak istemeyenler artık sizi üzmez.

Kendinizi başarılı konuşmacılarla özdeşleştirmeyin. Hayalimizde başarılı konuşmacılara özenir ve onlar gibi mükemmel olmaya çalışırız, ki bu stres yaratıcı bir faktördür! Bu insanlar başkaları gibi olmaya özenerek değil, kendileri gibi olarak iyi konuşmacı oldular, ve bunun da ne kadar zevkli bir iş olduğunu keşfettiler. Böyle konuşmalar yapmak çok zevklidir, çünkü sadece kendiniz olabilirsiniz, mikrofon sizde, bütün söz sizdedir, ve bu da normal hayatta oldukça nadirdir, çoğu zaman karşımızdakini dinlemek zorunda kalırız. Espriler yapabilirim, şefkatli veya sert olabilirim, aradaki duvarlar kaldırılır, aklıma geleni söyleyebilirim.

Kompleks sahibi insan kendisi ile dalga geçemez, diğerleri espri yaparsa da sinirlenir ve stres olur !

1998 yılında Arkansas da American Society of Animal Science toplantısında tezimle ilgili seminer verecektim ve tam sıra benim konuşmama gelince tepegözün lambası patladı (o zamanlar daha projektör sunumları yaygınlaşmamıştı). Ben de kendimle dalga geçerek iste danışman hocam bana bilgisayar aldı ve onu da böyle çökerttim dedim; dinleyicilerin çok hoşuna gitti, herkes güldü. Böylece ben de rahatladım ve heyecansız şekilde seminerimi verdim.

Espri kabiliyeti yoksa bile seminer türü yerlerde insanlar gülmeye daha yatkındır. Herkesin başka stili vardır, fakat belli taktikleri herkes kullanabilir. Alçak gönüllülük insanlara zayıf taraflarınızı, yanlışlarınızı kabul edip göstermekle olur, izleyicileri de sizi de rahatlatır. Paradoks ama, kendiniz aleyhinde şahitlik ederek daha çok saygı kazanırsınız.

Espri kabiliyeti ve alçakgönüllülük beraber kullanılabilir. Kendiniz hakkında esprili bir hikaye anlatabilirsiniz (Arkansas).

Korkularımıza başka bir sebep de mükemmeliyetçiliktir. Konuşma sırasında “kötü” bir şey olması aslında imkansızdır. Olan her “kötü” şey, avantaja kullanılabilir. Birisi çekip gitmeye kalkarsa ya yanlış odaya gelmiştir, yanlış konu vardır ya da tamamen alakasız herhangi bir sebep olabilir. Gitmeye çalışana benim konuşmam sizi rahatsız mi etti diye sorulabilir ve bunun sonucu da geri kalanlar sizin hakkınızda daha iyi düşünür. Herkes giderse, gelecek seminer için anektod olur: "Geçen sefer 10 dakikada herkesi gönderdim, bakalım rekor ne olacak?" diyebilirsiniz.

Zor sorular sorulabilir, kötü tarzda konuşulabilir. Böylece zor sorular soranlarla nasıl başedileceğini öğrenmiş olursunuz. Amerika da iken Tonight show with Jay Leno diye bir talk show vardı ve sunucu Jay Leno, "you suck", yani çok berbatsın diyen birine "thank you sir", yani teşekkür ederim efendim demişti. Sinirlenip seyircinin üstüne gitmeye kalksa herkes çok kotu etkilenir ve konuşması güme gitmiş olur.

Dinleyicinin davranışını siz kontrol etmiyorsunuz

Birisi bilerek rahatsız edici davranmıyorsa, dinleyicileri kontrol etme lüksünüz yoktur. Birisi uyuyorsa, gazete okuyorsa, arkadaşı ile konuşuyorsa dert etmeyin, kendi düşüncelerinizi, slaytlarınızı ve odanın durumunu kontrol edin.
Hayatta da durum aynıdır, insanları (eş, kardeş, arkadaş, sevgili vs) kontrol etmeye çalışmak en büyük stres kaynaklarındandır. Ne zamanki karşınızdakini kontrol etmeye çalışmaktan vaz geçersiniz, üzerinizden büyük bir yük kalkar. Bir de benim öğrendiğim başka bir teknik de, yakınınızdaki birinin yanlış bir iş yaptığını düşünüyorsanız, ona hemen yaptığı anda söylemeyin, bir iki gün bekleyin ve alakasız bir durumda iken söyleyin, tabii yalnız olmanız şart; çok daha etkili oluyor :)

Genel olarak daha çok hazırlık, daha kötü konuşma demektir. Eğer yanlış amaçla hareket ediyorsanız, çok fazla şey yapmaya çalışıyorsanız, herkesin sizi alkışlamasını istiyorsanız, sürekli kötü bir şeyler olacağından çekiniyorsanız, seminerinizi hazırlamak için çok fazla zaman harcayıp kendinizi çıldırtabilirsiniz. Böyle bir durumda, ne kadar çok hazırlanırsanız o kadar kötü olur. Esasen dinleyiciler sizden yanadır. Çoğu dinleyicide insanlar önünde konuşma korkusu vardır ve sizin ufak tefek hatalarınızı (dil sürçmesi vs) kolaylıkla unuturlar.

Genel olarak özetlersek, İnsanlar önünde konuşma stresinin sebepleri, insanlar önünde konuşmanın doğal olarak stresli olduğunu düşünmek,
başarmak için çok zeki veya mükemmel olmak gerektiğini düşünmek,
kısa bir seminerde çok fazla bilgi vermeye çalışmak,
yanlış amaçla seminer vermek (vermek yerine almayı düşünmek) ve herkesi memnun etmeye çalışmak,
kendin olmak (kolay) yerine başka konuşmacıları taklit etmeye çalışmak (zor),
kişisel eksiklikleri saklamaya çalışmak ve alçak gönüllü olmamak,
negatif olaylardan korkmak,
yanlış şeyleri kontrol etmeye çalışmak (dinleyicinin davranışları gibi),
hazırlanmak için çok fazla zaman harcamak (kendine güven tesis etmek ve doğal başarı kabiliyetine güvenmek yerine), ve son olarak,
dinleyicilerin, sizi sizden fazla eleştireceğini düşünmek.
-Akın pala.​

Ulan beynimi yaktın ya okumadım varya ilk görüşte anladım zatende .s
İşsiz şey sni saidsladasd
 

DirenCan

Kızıltaş Madencisi
Mesajlar
516
En iyi cevaplar
0
Beğeniler
905
Puanları
1,490
Neden korkarız? Yılanlardan, yükseklikten, ölümden vs. Çoğu insan, bunlardan daha çok, başka insanlar önünde konuşmaktan korkar. Ülkemizde maalesef bir korku kültürü var (büyüklerin önünde konuşma), neredeyse korkmamız gerektiğine inanıyoruz. Belki sürekli sus, büyüklerin önünde konuşma dendiğinden susmaya alışmışız. Halbuki konuşma, kişisel ve profesyonel hayatımızda başarı ile yüksek korelasyon taşımaktadır, yani kendini anlatabilen insanlar daha başarılı olmaktadırlar. Konu ingilizce konuşma işine gelince de aynı problem ortaya çıkmakta, insanlar bir türlü kendine güvenememektedir. Sus konusma demek neredeyse adet olduğundan, insanlarda çocukken konuşmamaya şartlanmışlar.

Konuşma kabiliyeti çok çeşitli yerlerde gerekir: iş görüşmeleri toplantılar, kurullar, resmi seminerler ve aşk/evlilik hayatı: özellikle evlilik ve aşk hayatında heyecanlanmadan konuşmanın çok faydası var.

Stresten-utangaçlıktan kurtulmak ve konuşma kabiliyetini arttırmak için korkularımızın sebebini bilmemiz yeterli olmaktadır.

İnsanlar önünde konuşmak, normalde stresli değildir, fakat maalesef çoğu insan, hayatın kendisinin stresli olduğuna inanır. Bu yönden doğu ve batı toplumları arası büyük bir fark vardır. Dikkat ediniz, müziklerde kullanılan çalgılarda bile bu fark göze çarpar, doğu toplumlarında ney, kaval vs hep yere bakarken batı toplumlarındaki saksofon vs. hep havaya bakmakta, daha neşeli bir tonla çalmaktadır.

Herhangi bir strese karşı, hayatın kendisinin stresli olmadığını öğrenmek şarttır. Kamuya konuşan birçok insan, başta stresli iken, bunu yenmeyi öğrendiler, mesela eminim ki Süleyman Demirel bu işe ilk başladığı zaman stresi üstünde hissetmiştir.

Peki konuşma yapabilmek için çok zeki yada mükemmel olmak mi gereklidir? Zekanız ortalamanın altında bile olsa, telaşlı bile olsanız, insanlara konuşmakta başarılı olabilirsiniz, bütün bunlar başarıyı nasıl tanımladığınıza bağlıdır.
Çoğu dinleyici affedicidir; slaytlar düşebilir, sırası karışabilir ve dinleyici aslında sizi bağışlar. Günlerce çalışsanız bile, bu sizi daha telaşlı ve başarısız yapabilir. Konuşmayı mükemmel hale getirmeye çalışmak konuşmanızın bozulmasına sebep olabilir.

İlk seminerimi Amerika da, spring break (1 haftalık bahar tatili) sonrası sadece hafta sonu çalışarak hazırlamıştım ve bütün hocalarım çok beğenmişti. İkinci seminerimde bir hafta boyunca çalışma imkanım oldu fakat o ilk seminerde ki kadar rahat ve başarılı olamamıştım. Konuşmanız sırasında bayılsanız bile, dinleyici sıkılmadıysa, ayrılırken bir şeyler öğrenmiş (“Take Home” mesaj) ve güzel zaman geçirmiş hissederse, en başarılı sizsiniz! İnsanları eleştirseniz bile, onlara faydalı olduğunuzu hissederlerse, başarılısınız.

İki-Üç önemli fikir yeterli

Dinleyicilere uzun uzun ansiklopedik bilgiler vermek hem konuşan için zor, hem de dinleyiciler için sıkıcıdır. İki üç, hatta sadece bir tane önemli başlık altında bilgileri vermek yeterlidir. Birçok çalışma tarafından gösterilmiştir ki dinleyiciler, anlatılan ayrıntıların-rakamların çok az bir kısmını hatırlar.

İşi yapmak için doğru amaç önemli

Bilinç altından konuşmacılar onay almayı bekler, içimizdeki Gaffur sürekli beni beğeniyor musunuz diye sorup durur. İzleyicilerin amacı sizi onaylamak değil, sizden bir şeyler almaktır. Sizin amacınız ise ALMAK DEĞİL, VERMEKTIR. Amaç almaksa, yani kendini beğendirmekse, bir kişi bile sizi beğenmese, uyusa, erken ayrılsa, sert konuşsa stres olursunuz. Adam gece uyumamıştır, acil işi vardır, başka bir durum vardır, amacınız almak olursa herhangi birinin bu şekilde bir hali sizi çok rahatsız eder.

Kötü bir seminer ise bir grup size sempati duyar, bir grup sert şekilde eleştirir, çok başarılı olsanız bile sizi kıskanıp eleştirenler çıkabilir. İnsan doğası böyledir, bir grupta farklı düşünceler, yargılar vardır. Dünyanın en iyi isini bile yapsanız sizi eleştirenler çıkacaktır. Bunlar ormana gittiğinizde veya doğaya çıktığınızda sizi ısıran sivrisineklere benzerler, eminim kimse sivrisinek ısırmasından korktuğu için ormana gitmekten veya doğaya çıkmaktan vazgeçmek istemez. Aynı şekilde, sırf eleştri almamak için konuşma yapmaktan korkmak doğru olmaz, bu sivrisinek ısırıkları siz çok mükemmel olsanız bile gelebilir.

Herkesin sizi onaylamasını sağlamaya çalışmak yanlıştır. Hiçbir konuşmacı, dinleyicilerinin %100 u tarafından beğenilmez. Burada önemli olan, işi yapmak için amacı doğru belirlemektir. Seminer-konuşma doğru yapılırsa daha fazla imkan, saygı vs getirebilir fakat bu işi yaparken amacınız bu değil, bir şeyler vermek olmalıdır. Bir şeyler vermek çoğu zaman stressizdir, mutlu bir iştir. Seminerinizi verirken herkese birer milyar lira dağıttığınızı düşünün; almak istemeyenler artık sizi üzmez.

Kendinizi başarılı konuşmacılarla özdeşleştirmeyin. Hayalimizde başarılı konuşmacılara özenir ve onlar gibi mükemmel olmaya çalışırız, ki bu stres yaratıcı bir faktördür! Bu insanlar başkaları gibi olmaya özenerek değil, kendileri gibi olarak iyi konuşmacı oldular, ve bunun da ne kadar zevkli bir iş olduğunu keşfettiler. Böyle konuşmalar yapmak çok zevklidir, çünkü sadece kendiniz olabilirsiniz, mikrofon sizde, bütün söz sizdedir, ve bu da normal hayatta oldukça nadirdir, çoğu zaman karşımızdakini dinlemek zorunda kalırız. Espriler yapabilirim, şefkatli veya sert olabilirim, aradaki duvarlar kaldırılır, aklıma geleni söyleyebilirim.

Kompleks sahibi insan kendisi ile dalga geçemez, diğerleri espri yaparsa da sinirlenir ve stres olur !

1998 yılında Arkansas da American Society of Animal Science toplantısında tezimle ilgili seminer verecektim ve tam sıra benim konuşmama gelince tepegözün lambası patladı (o zamanlar daha projektör sunumları yaygınlaşmamıştı). Ben de kendimle dalga geçerek iste danışman hocam bana bilgisayar aldı ve onu da böyle çökerttim dedim; dinleyicilerin çok hoşuna gitti, herkes güldü. Böylece ben de rahatladım ve heyecansız şekilde seminerimi verdim.

Espri kabiliyeti yoksa bile seminer türü yerlerde insanlar gülmeye daha yatkındır. Herkesin başka stili vardır, fakat belli taktikleri herkes kullanabilir. Alçak gönüllülük insanlara zayıf taraflarınızı, yanlışlarınızı kabul edip göstermekle olur, izleyicileri de sizi de rahatlatır. Paradoks ama, kendiniz aleyhinde şahitlik ederek daha çok saygı kazanırsınız.

Espri kabiliyeti ve alçakgönüllülük beraber kullanılabilir. Kendiniz hakkında esprili bir hikaye anlatabilirsiniz (Arkansas).

Korkularımıza başka bir sebep de mükemmeliyetçiliktir. Konuşma sırasında “kötü” bir şey olması aslında imkansızdır. Olan her “kötü” şey, avantaja kullanılabilir. Birisi çekip gitmeye kalkarsa ya yanlış odaya gelmiştir, yanlış konu vardır ya da tamamen alakasız herhangi bir sebep olabilir. Gitmeye çalışana benim konuşmam sizi rahatsız mi etti diye sorulabilir ve bunun sonucu da geri kalanlar sizin hakkınızda daha iyi düşünür. Herkes giderse, gelecek seminer için anektod olur: "Geçen sefer 10 dakikada herkesi gönderdim, bakalım rekor ne olacak?" diyebilirsiniz.

Zor sorular sorulabilir, kötü tarzda konuşulabilir. Böylece zor sorular soranlarla nasıl başedileceğini öğrenmiş olursunuz. Amerika da iken Tonight show with Jay Leno diye bir talk show vardı ve sunucu Jay Leno, "you suck", yani çok berbatsın diyen birine "thank you sir", yani teşekkür ederim efendim demişti. Sinirlenip seyircinin üstüne gitmeye kalksa herkes çok kotu etkilenir ve konuşması güme gitmiş olur.

Dinleyicinin davranışını siz kontrol etmiyorsunuz

Birisi bilerek rahatsız edici davranmıyorsa, dinleyicileri kontrol etme lüksünüz yoktur. Birisi uyuyorsa, gazete okuyorsa, arkadaşı ile konuşuyorsa dert etmeyin, kendi düşüncelerinizi, slaytlarınızı ve odanın durumunu kontrol edin.
Hayatta da durum aynıdır, insanları (eş, kardeş, arkadaş, sevgili vs) kontrol etmeye çalışmak en büyük stres kaynaklarındandır. Ne zamanki karşınızdakini kontrol etmeye çalışmaktan vaz geçersiniz, üzerinizden büyük bir yük kalkar. Bir de benim öğrendiğim başka bir teknik de, yakınınızdaki birinin yanlış bir iş yaptığını düşünüyorsanız, ona hemen yaptığı anda söylemeyin, bir iki gün bekleyin ve alakasız bir durumda iken söyleyin, tabii yalnız olmanız şart; çok daha etkili oluyor :)

Genel olarak daha çok hazırlık, daha kötü konuşma demektir. Eğer yanlış amaçla hareket ediyorsanız, çok fazla şey yapmaya çalışıyorsanız, herkesin sizi alkışlamasını istiyorsanız, sürekli kötü bir şeyler olacağından çekiniyorsanız, seminerinizi hazırlamak için çok fazla zaman harcayıp kendinizi çıldırtabilirsiniz. Böyle bir durumda, ne kadar çok hazırlanırsanız o kadar kötü olur. Esasen dinleyiciler sizden yanadır. Çoğu dinleyicide insanlar önünde konuşma korkusu vardır ve sizin ufak tefek hatalarınızı (dil sürçmesi vs) kolaylıkla unuturlar.

Genel olarak özetlersek, İnsanlar önünde konuşma stresinin sebepleri, insanlar önünde konuşmanın doğal olarak stresli olduğunu düşünmek,
başarmak için çok zeki veya mükemmel olmak gerektiğini düşünmek,
kısa bir seminerde çok fazla bilgi vermeye çalışmak,
yanlış amaçla seminer vermek (vermek yerine almayı düşünmek) ve herkesi memnun etmeye çalışmak,
kendin olmak (kolay) yerine başka konuşmacıları taklit etmeye çalışmak (zor),
kişisel eksiklikleri saklamaya çalışmak ve alçak gönüllü olmamak,
negatif olaylardan korkmak,
yanlış şeyleri kontrol etmeye çalışmak (dinleyicinin davranışları gibi),
hazırlanmak için çok fazla zaman harcamak (kendine güven tesis etmek ve doğal başarı kabiliyetine güvenmek yerine), ve son olarak,
dinleyicilerin, sizi sizden fazla eleştireceğini düşünmek.
-Akın pala.​
bunu kimse okymayacak.

--
Konu dışı/genel kısmına gönderdiğin mesajjlar sayılmıyor. Pek ciddiye alma onu sen.
 

Üst